Sıfıra Sıfır, Elde Var Sıfır
Beşiktaş 0 – 0 Fenerbahçe
Girişte belirteyim, kötü oynadık, rakibin durumuna bakılmaksızın 0-0 yetersiz kaldı, evet kötü oynadık.
Öncelikle ilk yarı oynanan oyun, rakibin tepkisini ölçme oyunuydu, bu bizi kendi oyunumuzun olmamasına itti. Sebebi şu ki; rakibe o kadar odaklandık ki, topu aldığımızda ne yapacağımızı bilemez halde, aceleciydik. Ki ofsaytlar da bu sebeple oldu.
Maç öncesi rakip defans arkası topların ne kadar geçirgen olduğunu yazmıştım. Bunu gördük, her top kalecinin alamayacağı, defansın yetişemeyeceği yerdeki boşluğa gitti ama 3-4 ofsayta dikkat etmeme durumu, pası görmeden gelen aceleci koşular bizi üretimsiz bıraktı.
Aslında en büyük planımızın, bu defans arkası koşular olması yine şöyle bir sıkıntı çıkardı. Rakip bunu çözdüğü an farklı bir oyun üretme sorunu, örneğin bu sefer de orta yapma özgürülüğümüzden mahrum kaldık, ki son 10 dakika pozisyon dediklerimizin hepsi ortaydı.
Yani, Fenerbahçe defansının ortalarda pozisyon alma sıkıntısını dile getirmiştik. Defans arkası koşuya öyle odaklandık ki; elimizdeki Weghorst’un özelliğinden de uzaklaşmış olduk. Allah’tan Ghezzal girdi de hatırlattı, ki skora da yaklaştırdı.
Diğer bir konu ise, Dele Alli’nin henüz hazır olmamasıydı. Bu bize birçok şey kaybettirdi. Örneğin maça fena başlamayan Redmond, Dele Alli ile ikili pas akışına giremeyince iyice pasifleşti. Analizde belirtmiştik, al ver yapamayınca sıradanlaşan bir oyuncu.
Yine Masuaku tarafında Dele Alli’nin eksikliğinden, çıkış problemleri yaşadık. Örneğin Gedson varken, o kısımda sayısal üstünlük ve dribling sayısı fazlalığı sağlıyordu. Topla çıkışa katkı sağlıyordu. Yani sol kanadın ofansif yönü, Dele Alli’ye bağlı olarak epey zayıfladı.
İşin kötü tarafı, Muleka’nın kanadında da aynı sorunu yaşadık. Oradaki problem performanstan ziyade, Muleka’nın oyuncu tipi ile ilişkili. Muleka, çizgiye yaklaştıkça oyundan uzaklaşıyor. Muleka, golcü. Biz Rosier’i çeşitleme oyunu oynatmaya çalışıyoruz ama olmuyor.
Geçen hafta bir analiz yayınlamıştım, Ghezzal oyundayken Rosier’in verileri ile, Muleka ile verileri. Bunu kanıtlayacak şey, Ghezzal oyuna girdikten sonra yaşandı, Rosier’in de verileri arttı. Çünkü doğru al ver yapabileceği, çizgiye aşina bir oyuncu ile oynadı.
İşte bu kanatsızlık, Salih’in de oyun kuramamasına yol açtı. Ki bir tane Muleka’ya defans arkası attığı harika bir top vardı. Bunları daha çok atabilir ama normalde maç başına 30 top alan Salih bu maç 25 top alabildi, ki bunu 40-50 seviyesine çekmemiz lazım.
Yine maçtan önce, “tek güvendiğim pozisyon vermememiz” demiştim. Yine gol beklentisini çok düşükte tuttuk ancak bu sefer geçen maçların aksine gol yemedik. Sebebi ise, 7 maçın şuta dönen hata ortalaması 4,5 civarındayken, bu maç yalnızca 1 hata vardı.
Bunun sebebine gelecek olursak; Talha gerçekten “üst düzey” bir stoper performansı gösterdi. Hem birebir baskıda, hem alan paylaşımında. Saiss ile çok uyumluydu. Keza Ersin’in özgüveninin artmasında da etkisi olduğunu düşünüyorum, merkezden 1 şut tehlike olabildi.
Defanstaki en büyük sorun, defanstan pasla çıkma oyununda diretirken, yerleşimde hata yapmamızdı. Yani, pas ile çıkacağız diye herkes geride pas istasyonu oluşturuyor, Saiss Ersin sıkışıyor ve Ersin ileride tek bekleyen Weghorst’a uzun top atıyor, yerleşim olmadan.
İşte ilk 70 dakika en büyük sorunumuz, oyun kuramama sebebimiz, orta sahada kalamama sebebimiz buydu. Bu oyun, orta sahayı aşan toplara sebep oldu. Weghorst indirdi ama yanında kimse yoktu, herkes geride pas istasyonu olmuş, kısa pas bekliyordu.
Ghezzal girdikten sonra, Rosier daha rahat pas almaya başladı, önünde Ghezzal’a güvendiği için aldığı pasları aktarma özgüveni, Ersin’den daha çok pas almasını sağladı. Atak gelişimimiz de buradan gelişti. Yine Gedson’un ve Tayfur’un dinamikliği ön tarafı rahatlattı.
Tayfur analizimde, yalnızca ikinci yarılarda etkili olan bir oyuncu olduğunu yazmıştım, şu ana kadar bunu doğruluyor, ilk 11 başlayacağı maçları da merakla bekliyorum ama şu anda 55-60 sonrası kullanımı çok uygun görünüyor. Atakan Kesgin’i de merakla bekliyorum.
Bir de Josef konusu var, defansın arasına girip ileri çıkmama mevzusu. İstanbulspor maçı için bu eleştiri doğruydu ama bu maçta orada kalması, Fenerbahçe’nin hücum adına bütün planlarını bitirdi. Özellikle şut konusunda etkisizleştirdi. Ama Josef hala tam hazır değil.
Birkaç veri üzerinden de değerlendirecek olursak; ilk 7 maç ile bu maç ortalamasını kıyasladım. Ofansif olarak ilk 7 maç her veride bu maçtan iyiyiz. Defansif olarak ise bu maç daha iyiydik diyebiliriz. Tabi oyun skora dönmedikten sonra iyi defans yapmanın bir artısı olmuyor.
Mesela bahsettiğim orta konusunda, maç başına 16 orta ortalaması ile oynamışız, bu maçta 9 orta yapmışız. İstanbulspor’a çok orta yapacağımıza, bu maçta yerden ya da havadan çok daha fazla orta tercih ederdim. Bu tip oyun içi kararlarda rakibin müsaitliği önemli.
Fenerbahçe’nin verileri ile kıyasladığımızda ise; gol beklentimiz 1,01’e 0,61 daha skora yakın görünüyoruz ama Fenerbahçe bizden 51’e 43 olmak üzere daha çok atak yapmış. Ama 2 takımın da atak sayısı düşük. Normal ortalama Fenerbahçe 60, bizim 57.
2 takımın da topu atağa taşıma durumlarında sıkıntı yaşanınca, birçok yerde gereksiz bir ikili mücadele yoğunluğu oldu. 187 ikili mücadele ile haftanın en çok ikili mücadeleye girilen maçı görünüyor. İlk 7 haftaya baktığımızda en fazla ikili mücadele 150 görünüyor.
Bir de maç öncesi Fenerbahçe araya girme verisi 39’du, ben yazdığımda da üzerinden epey polemik döndü. Örneğin bu maç, araya kaçırma ve pas bağlantıları noktasında iyiydi Fenerbahçe. Peki, ne olmuş bu veri? 53 olmuş, yani iyi bir maç geçirmişler.
Birkaç İstatistik:
Topla oynama Beşiktaş: %48
Başarılı pas: Beşiktaş 331 – 361 Fenerbahçe
Top kazanma: Beşiktaş 58 – 57 Fenerbahçe
Anahtar pas: Beşiktaş 8 – 3 Fenerbahçe
Dele Alli %65 başarılı pas
Masuaku 3. bölgeye 14’te 9 pas
Josef aldığı pas 27 (geçen yıl 40, önceki yıl 51)
Talha araya girme 9, top kazanma 7
Sonuç olarak, 2’si evimizde olmak üzere son 3 maçta galibiyet alamadan devam ediyoruz. 5. maç sonunda bu tehlikeye dikkat çekmiştim, iyi başlamanın getireceği uzun süreli puan kaybı tehlikesine. Ki geldiğimiz noktada, kaybedilmiş bir şey yok ama kazanılmış da bir şey yok!
Giresunspor maçı çok fazla önem arz ediyor. Ve hatta Trabzonspor maçı, bu 2 maçta iyi oyun ve skoru almalıyız. Hem psikolojik olarak düşüşü bitirmek, hem de yeni katılan sakatların dönüşünü olumluya çevirmek adına.
Okuyan herkese teşekkür eder, keyifli haftalar dilerim.