Camia Lideri
Öncelikle şuradan başlayayım, zamanında ne kadar ağır eleştirsem de Şenol Güneş’in geri dönmesi çok doğru karar oldu. Son 1.5 senedir camiada her kesim kutuplaştı.
Artık insanlar kavgadan, kaostan sıkıldı. Yüzde 85-90’ın hemfikir olduğu, camiaya liderlik edebilecek bir isme çok ihtiyaç vardı ve en sonunda Şenol hoca ile kısa sürede imzalanarak bu süreç uzamadan tamamlandı. Bu yönetim olduğu sürece de bu tip bir isme ihtiyaç olacak. Çünkü daha önce de dile getirdim, Ahmet Nur Çebi dünyanın en iyi 2.adamı ama camiaya liderlik edecek bir isim değil, yani alfa değil. Dolayısıyla mevcut yönetimin İsmael gibi bir proje teknik adamıyla yapamayacağını çok net anladık. Yabancı hoca ya da proje yapacağınız hoca ile başarılı olmak istiyorsanız çok iyi bir medya iletişim ve basın danışmanı ister. Bizde bunların hiçbiri olmadan yola çıkıldı ve çok kısa sürede de bu yoldan dönülüp çare tekrar her zaman yaptığımız gibi eskilerde arandı. Bir bakıma da mecbur kalındı. Şenol Güneş, Sergen Yalçın, Lucescu gibi lider bir isme çok ihtiyaç vardı ve geç de olsa Ümraniye maçı ile bu yola girildi.
Maça gelirsek; zaten tüm biletlerin satıldığı ve herkesin Şenol Güneş özlemi ile tribünleri hınca hınç dolduruğu maçta bir de rakip zayıf Ümraniyespor olunca galibiyetten başka herhangi bir sonucu kimse beklemiyordu. Beklendiği gibi de rahat bir galibiyet oldu.
Bu maçla Şenol Güneş oyunu hakkında bir şeyler söylemek için çok erken çünkü İsmael olsa da bu maçı kazanmamız çok yüksek ihtimaldi zaten. Ama hücumda daha ilk maçtan Cenk ve Weghorst ikilisini sahaya sürmesiyle Cenk Weghorst Muleka üçlüsünden en az ikisinin her maç 11’e yazılı olacağını ve bu isimlere serbestlik sağlayacağını bu maçta çok net gördük. Şenol Güneş oyununda en önemli parametrelerden biri hücumculara bıraktığı serbestlik bu yüzden de neredeyse oynattığı her takımda gol kralları çıkarttı. Bu maçta da önceki maçlardan farklı olarak Weghorst’un ceza sahasında çok daha fazla topla buluştuğunu / buluşabileceğini ve golcü olduğunu tekrar hatırladık. Aynı şekilde Cenk ve Redmond da önceki maçlara göre çok daha istekli ve rahatlardı. Hoca, basın toplantısında Muleka’yı da çok beğendiğini ve Bakambu’ya benzettiğini söyledi onun da performansında ciddi bir artış beklemek bu yüzden hayalcilik olmaz.
Dele Alli’ye gelirsek; hoca Alli’nin yüzde 50’si ile oynarsa çok iş yapacağını söyledi imza töreninde. Alli’yi beğendiği ve ondan çok şey beklediği açık. İş tamamen Alli’nin ne kadar futbol oynamak ve sahalara dönmek istediği ile alakalı. Çünkü an itibari ile Şenol Güneş’in oyun planı da oyuncu topluluğu da, ortam da Alli’nin eski günlerine dönmesi için çok uygun.
Son olarak Şenol Güneş 2015-2018 yıllarındaki gibi çok hırslı ve enerjik. Milli takım ile Dünya kupasındaki kötü futbol ve sonuçların ardından ağır eleştirileri herkese yutturmak ve kendisini tekrar Türk futbol kamuoyuna kanıtlamak peşinde olduğunu net hissettirdi. Bu hırsını kaybetmediği sürece bu takım eski günlerdeki başarılarını yakalayacaktır. Yeterki doğru eklemeler ve hamleler yapılsın, hoca ile ortak çalışılsın.
Zor ve gergin bir haftaya giriyoruz, takımda bazı konularda iyi olsak da savunmada ciddi bireysel hatalar, Josef’in formsuzluğu, Ghezzal’ın yokluğu vb. birçok faktörden dolayı derbi hakkında kesin konuşmak mümkün değil. Çok zor ve gergin bir maç bizi bekliyor çünkü Galatasaray da zirveden kopmamak için kazanmak zorunda. Ama her sene olduğu gibi hakem faktörü devreye girmezse oyun anlamında Galatasaray’a çok ters gelebilecek oyunculara sahibiz bu isimleri hoca da doğru kullanırsa özellikle öne geçersek Galatasaray’ın gerginliği, taraftarın Okan Buruk’a baskısı ile ile maçı kazanmamız hatta farkı artırmamız işten bile değil. Dediğim gibi yeterki dış faktörler ve bireysel hatalar devreye girmesin.
Herkese iyi haftalar dilerim. Umarım gelecek hafta görkemli bir derbi galibiyeti yazısı yazmak nasip olur.